Taksirle insan öldürme, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış ile normal şartlar altında öngörülebilir olan bir neticenin “öngörülemeyerek” bir kimsenin ölümüne sebebiyet verilmesidir. Taksirle ölüme neden olma suçu, ‘Hayata Karşı Suçlar’ bölümünde TCK md. 85’te düzenlenmiştir. Taksirle ölüme neden olma suçunun işbu makalede ele almak istediğimiz bölümü ise ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARIDIR.
Ölümlü trafik kazaları, maalesef ki hayatımızın her anında karşımıza çıkması muhtemel bir salt gerçektir. Her ölümün acı olmasının kabulüyle birlikte; trafik kazasından kaynaklı meydana gelen ölümler ani ve beklenmedik olduğundan geride kalan kişiler bilhassa müteveffanın yakınları için bu tür kazalarda kaybedilen canlar için adaleti sağlamak oldukça önem arz etmektedir.
Kimler Dava Açma Hakkına Sahiptir?
Adaletin tecelli edebilmesi amacıyla sanığın cezalandırılması adına ceza yargılamasında birtakım hukuki müesseseler iyice bilinmelidir. Öncelikle bilinmelidir ki; ölümlü trafik kazası davası açabilmek için dava hakkına sahip olan kişiler ölen müteveffanın eşi, çocukları, ebeveynleri veya yakın akrabaları, ölüm nedeniyle dava açma hakkına sahiptir. Dava açma hakkına sahip bu kişiler, açılacak olan davanın yasal temsilcileri olarak hareket ederler.
Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu Şikayete Tabi Midir?
Taksirle öldürme suçu şikayete tabi bir suç değildir. Resen soruşturma yapılıp, kamu davası açılmasını savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez yapar. Taksirle öldürme suçu için Türk Ceza Kanunun’da belirlenen dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Yani, savcılık bir kimsenin taksirle öldürüldüğünü, ölümden itibaren 15 yıl içinde haber alırsa soruşturma başlatabilir. Dolayısıyla kanunda 15 yıllık öngörülen dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra soruşturma yapılamaz. Suçtan zarar gören; müteveffanın eşi, çocukları, kardeşleri ve ebeveynleri ise kamu davası açıldıktan sonra dahi şikayet hakkını kullanarak ceza davasına müdahil olabilir.

ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA SUÇUN DÜZENLENME ŞEKİLLERİ
TRAFİK KAZALARINDA BİLİNÇLİ TAKSİR
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bilinçli taksir tanımına yer verilmiştir. Buna göre; Bilinçli taksir fail tarafından sonuç “öngörülmesine” rağmen, şansa veya kişisel yeteneklere güvenilerek yapılan kusurlu davranış ile bir kimsenin ölümüne sebebiyet verilmesidir.
İlgili kanun maddesinin lafzından da anlaşılacağı üzere; failin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksirin varlığından söz edilebilecektir. Bilinçli taksirin varlığında suçun basit taksirle işlenen şekline göre verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar arttırılır (m. 22/3).
Bilinçli taksirin, basit taksirden farkı ise yine kanun metninden anlaşılacağı üzere; “Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz” şeklindeki düzenlemeyle, bilinçli taksirle işlenen suçlarda hükmedilen uzun süreli hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
MEYDANA GELEN TRAFİK KAZALARINDA SUÇUN OLASI KAST OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLECEĞİ DURUMLAR
Olası Kast, Türk Ceza Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Kanundaki ilgili düzenlemeye göre; failin işleyeceği filin gerçekleşebileceği ve fiilin sonucunu öngörmesine rağmen failin fiili işlemeye devam etmesi durumunda somut olayda olası kastın varlığından söz edilebilecektir. Diğer bir ifadeyle, failin işlediği fiilin sonuçlarını kabullenmesidir.
Olası kast ile bilinçli taksirin farkı kanun metninden anlaşılabileceği gibi, daha da anlaşılır kılmak adına bir örnek vermek gerekirse; Bilinçli taksirde fail, hızlı giden bir sürücü düşünüldüğünde, sürücü yayaların hizasına kadar geldiğinde yavaşlamaksızın, yayaların zaten rahatlıkla bir kaza olmadan geçebileceğini öngörüp hızını azaltmıyorsa burada bilinçli taksirin varlığından bahsetmek mümkün olacaktır.Fakat kendisine kırmızı ışık yanan fail, “yayalar yoldan çekilsin ben yine de süreceğim” şeklinde düşünüp aracını sürmeye devam ederse burada olası kastın varlığından söz etmek mümkün olacaktır.
Bilinçli taksirin varlığını kabul ettiğimiz olaylarda failin olayda DİKKAT VE ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI DAVRANMASI NETİCESİNDE olayın gerçekleşme durumu söz konusudur.

ALKOLLÜ ARAÇ KULLANARAK BİR KİŞİNİN ÖLÜMÜNE SEBEBİYET VERİLMESİ DURUMUNDA FAİL HANGİ ÖLÇÜTLER DİKKATE ALINARAK CEZALANDIRILIR?
Alkolün algılama yeteneğini etkilediği ve refleksleri yavaşlattığı bilindiğinden, alkollü sürücünün kaza yapabileceğini öngördüğü varsayılır. Dolayısıyla failin alkollü araç kullanarak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı fakat ölüme sebebiyet verme gibi bir sonucu istemediğinden ölüme sebebiyet hallerinde bilinçli taksirin varlığından söz edilecektir.
Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesinin vermiş olduğu bir kararda; ……meydana gelen trafik kazası sonucunda sanığın aracında yolcu olarak bulunan …’nin genel beden travmasına bağlı çoklu kafatası, ekstremite ve pelvis kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve iç organ yaralanması sonucu vefat ettiği, yine sanığın aracında yolcu olarak bulunan …’ün yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yapılan müdahaleye ve tedavisine rağmen 02.01.2017 tarihinde genel beden travmasına bağlı çoklu kafatası, yüz ve ekstremite kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve gelişen komplikasyonlar sonucu vefat ettiği, sanığın çarptığı araçta bulunan mağdur …’in basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, olaydan yaklaşık bir saat sonra 26.12.2016 tarihinde saat 00.24’te yapılan alkol ölçümünde sanıkta 1,12 promil alkol tespit edildiği meydana gelen trafik kazasında sanığın asli ve tam kusurlu olduğu, başka bir kimsenin kusurunun bulunmadığı anlaşılmakla; sanığın 1,00 promilin üzerinde alkollü olarak yasal hız limitlerinin çok üzerinde bir hızla yerleşim yeri içerisinde seyretmek ve makas atmak şeklinde bilinçli taksir sayılan birden fazla hâli söz konusu olmakla birlikte sanığın olay öncesinde alkol aldığı sıradaki alkolün kendisini etkilemediğine dair beyanlarının, yine makas atma olarak tabir edilen ve trafikte başka araçların arasından seri hâlde trafiği tehlikeye sokacak şekilde şerit değiştirmesi şeklinde gerçekleşen hareketlerde bulunmasının sanığın kendine, tecrübesine ve şoförlük yeteneklerine güvendiğini göstermesi ve sanığın neticeyi kabullendiğine ilişkin bir belirlemenin yapılamaması karşısında, sanığın neticeyi bilseydi yine de her hâlde hareketi gerçekleştireceğinin söylenemeyeceği, dolayısıyla sanığın neticeyi öngördüğü ancak istemediği ve sonucu kabullenmediği, eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği, olası kast ile hareket etmediği kabul edilmelidir.
Yargıtayın yukarıda yer alan örnek kararından ve diğer benzer içtihatlarından da yolara çıkarak, kanaatimize göre, fail, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak ALKOL VE UYUŞTURUCU ETKİSİNDEYKEN ARAÇ KULLANARAK BU MADDELERİN ETKİSİ ALTINDA BİR KAZAYA SEBEBİYET VERECEĞİNİ ÖNGÖRMEKTE OLDUĞUNDAN BİLİNÇLİ TAKSİRDEN cezalandırılmaktadır.
TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNA İLİŞKİN BAZI YARGITAY KARARLARI
Ölümlü ve Yaralanmanın Olduğu Trafik Kazasında Sanığa Alt Sınırdan Uzaklaşılarak Ceza Verilmesi
“Yapılan yargılama neticesinde sanığa alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle TCK’85/2 maddesi gereği 3 yıl hapis cezası verilmiş, TCK md. 59 uygulanarak takdiri indirim neticesinde sonuç ceza 2 yıl 6 ay olarak belirlenmiştir. Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1 ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken; sanığın tam kusurlu olarak, A.İ.’nin ölümüne, katılan H.K’nın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde, katılan O.A’nın da hayati tehlike geçirecek ve vücudunda (4) derece kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmalarına sebebiyet verdiği somut olayda, SANIĞIN TAKSİRİNİN YOĞUNLUĞU VE MEYDANA GELEN ZARARIN AĞIRLIĞI GÖZETİLEREK, ALT SINIRDAN DAHA FAZLA UZAKLAŞILIP, hak ve nesafete uygun daha fazla bir ceza tayini yerine, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek eksik ceza tayini kararın bozulmasını gerektirmiştir.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar No: 2017/3587).
Asli Kusurla Ölüme/Yaralanmaya Neden Olma Durumunda Hapis Cezasının Adli Para Cezasına Çevrilmemesi
Trafik kazası neticesinde iki kişi ölmüş, iki kişi de yaralanmıştır. Trafik kazası tespit tutanağına ve keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporuna göre; sanığın bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya bağlantı yoluna girme kuralını ihlal etmesi sebebiyle asli kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer araç sürücülerinin ise kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanığın TCK’nun 85/2, 62 ve 53/6. maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 3 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmiştir.
TCK md. 50/4’te “Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz” şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı halinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
İki kişinin ölümü nedeniyle yargılanan ve meydana gelen kazada asli kusurlu olan sanığın, ölenlerin yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararı giderdiğine dair dosya kapsamında bir bilgi ve belgenin mevcut olmaması savcılıkta “ÜZGÜN OLDUĞU” ŞEKLİNDEKİ BEYANI DIŞINDA HERHANGİ BİR PİŞMANLIĞINI GÖSTERİR DAVRANIŞININ DOSYAYA YANSIMAMASI VE KAZANIN MEYDANA GELMESİNDE DİĞER ARAÇ SÜRÜCÜLERİNİN KUSURUNUN BULUNMAMASI KARŞISINDA; sanığı yargılama sürecinde bizzat gözlemleyen yerel mahkemenin, hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesine ilişkin gösterdiği “kusur oranının fazlalığı, asli kusurlu olması, meydana gelen zarar, suçun işleniş şekli ve özellikleri” şeklindeki gerekçenin dosya kapsamına uygun olduğu ve sanık hakkında hükmolunan HAPİS CEZASININ ADLİ PARA CEZASINA ÇEVRİLMEMESİNDE BİR İSABETSİZLİK BULUNMADIĞI kabul edilmelidir (Yargıtay CGK – Karar:2017/362).
Av. Şevval SERENLİOĞLU
Trafik kazalarından kaynaklı olarak maddi, manevi ve destekten yoksun kalma tazminat haklarınız hakkında daha fazla bilgi ve destek için alanından uzman avukat kadromuzla sizlere hukuki bilgi ve danışmanlık hizmeti sağlamaktan mutluluk duyar, sizleri her türlü hizmet için ofisimize bekleriz. Ayrıca iletişim sayfamızdan hemen bizlere ulaşabilirsiniz!